Delilik: aynı işlemi tekrar tekrar yaparak sonucun değişmesini
ummaktır
-Albert Einstein
İlaca dirençli epilepside pozitif
görüntülemenin de olduğu olgularda epilepsi cerrahisi standart
bir uygulama halini almıştır. Hastanın cerrahiye aday olmasına ekibimiz
preoperatif yapılan tetkiklerinin toplantıda tartışılması ile karar verir.
Mezial temporal lop epilepsi (MTLE) olgularında geçtiğimiz yarım
yüzyıl boyunca elde edilen sonuçlar, hastaların epilepsisinin
çoğunda sklerotik hipokampus gibi Mezial temporal yapılardan
kaynaklandığını göstermiştir. Klinik ve nöropatolojik benzerliklerine
rağmen hastaların hepsi anterior temporal lobektomi sonrasında nöbetsiz
olamamaktadır. Histopatolojinin tekrar gözden geçirilmesi,
nöro-görüntülemedeki gelişmeler ve MTLE modelli hayvan
çalışmaları, yapısal substart ve nöbet başlangıç zonu ve
özellikle nöbet zonunun yayılması ve değişebilmesi hakkında
birçok sorunun sorulmasına neden olmuştur. Bu yeni gözlemler MTLE
sendromunu patofizyolojisinden ne anladığımızı ve yeni cerrahi yaklaşımların ne
olması gerektiğini tekrar düşündürecek gibi.
Şu anda bizim
yaptığımız iş başarılı cerrahi denilince nöbetin oluşmasına katkıda bulunan
dokunun tamamen çıkarılmasıdır. Bu yazı ile cerrahideki başarı veya
başarısızlıkların ne olduğu ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bunu
takiben olguların histopatolojilerindeki değişiklikler ile
nöro-görüntülemedeki cerrahi sonucu etkileyen faktörler
gözden geçirilmiştir. Sonuç olarak da bu bulguların cerrahi
planlamadaki ve uzun dönem sonuçlardaki başarıyı etkileyen
faktörler üzerindeki etkileri tartışılmıştır.
MTLE Cerrahisi Sonrasında Nöbetlerden Kurtulma
1985 ile 2003 yılları arasındaki yayınlanan yayınlar kullanılarak yapılan meta-analizin sonuçlarına göre olguların üçte ikisi cerrahi sonrasında nöbetsizlerdir. Literatüre göre cerrahi riskler; ölüm oranı % 0.24, % 2 oranında ciddi kalıcı komplikasyonlar ve % 6 oranında geçici komplikasyonlardır. Buna karşın en iyi ilaç tedavisindeki oranlar ise; nöbetten kurtulma oranı % 5 ve yılda % 0.5 ila % 1 oranında epilepsi nedeniyle ölüm olma olasılığı vardır. Bu nedenle MTLE sisinde cerrahi tedavi oldukça etkili bir yöntemdir. Şu anda neden bazı hastalar nöbetten kurtulurken bazılarının cerrahi sonrasında nöbetleri devam etmektedir bu konu tam bilinmemektedir. (Tablo 1)
Tablo 1: MTLE de cerrahi öncesi nöbet kontrolünün tahmini
Cerrahi sonrasınaki ilk yıl hastada nöbetlerin tekrarlaması genellikle iyi
prognoz işareti olmayıp epileptik odağın tam çıkarılamadığını
gösterebileceği gibi bazı yayınlarda erken dönemdeki nöbetlerin
-runnig down- fenomen denilen hadiseye bağlı olabileceği ve zamanla hastanın
nöbetlerinde azalma tespit edilebileceği şeklinde izah edilmiştir.
Çıkarılan materyalde patolojiye rastlanmayan, uzakta patolojisi bulunan
ve tam olarak patolojik bölümün çıkarılamadığı durumlarda
hastaların % 60 ında erken nöbet görülebilmektedir. Bununla
beraber tam sınırlı temporal lezyonu olan hastalarda da tamamen
çıkarılmasına rağmen cerrahinin ilk yılında % 10 oranında erken
nöbet görülebilmektedir. Bazen bu oran 3 yıl veya daha fazla
takipte % 25-30 oranına kadar yükselebilmektedir. Cerrahi öncesi
hastadaki nöbet süresinin uzunluğu daha kötü prognoz ifadesi
olurken bu olay MTLE hastaları için ispatlanamamıştır. Sekonder
jeneralize nöbet olması hastada postoperatif 2 yıl veya daha sonrasında
nöbet tekrarı olabileceğini düşündürmektedir. Ameliyat
sonrasında hastalarda nöbetlerin başlamasındaki bir diğer faktör de
psikojenik nöbetlerdir. Klinik hikayeye ilaveten beyinden çıkarılan
doku miktarınında nöbet kontrolünde pozitif etki göstermektedir.
Sadece hipokampusun rezeksiyon oranı özellikle posteriora yapılan
rezeksionun büyüklüğü hastalarda nöbet kontrol
oranlarını pozitif yönde değiştirebilir. Bu nedenle hastaların mezial
bölgesinin yani hipokampusunun ve parahipokampal girusunun tam
çıkarılması nöbetlerin tam tedavi edilmesinde önemli bir
faktördür.
İdealde cerrahinin amacı kürü sağlamak, yani
hastanın ilaçsız olarak nöbetsiz olmasını sağlamaktır. Aynı zamanda
kür ile söylenen nöbeti oluşturan kritik komponentlerin tam
olarak çıkarılması ve nöbetlerin tekrarını sağlayacak rezidüel
dokunun bırakılmayacak olmasıdır. Bazı yayınlarda başarılı bir cerrahi
sonrasında ilaçları kesilen MTLE hastalarının % 75 inde nöbet
tekrarlaması görülebileceği ifade edilmektedir. MTLE hastalarında
ilaları kesildiğinde nöbetler başlayabilir buda yapılan cerrahi sonrasında
yeni epileptikodak oluşmasından kaynaklandığını düşündürür.
MTLE de ameliyat önceside yapılan tetkiler ile hastanın probleminin sağdamı
yoksa soldamı olduğunu ortaya koymak mümkün olabilir. Bu
bölümde odağın nasıl görüntülendiğini, hangi bulguların
cerrahi sonucu etkilediğini ve nöbetin yayılmasını sağlayan yapıları nasıl
ortaya konulacağını tartışacağız. MR Görüntülemesi ile ameliyat
öncesinde hipokampal sklerozu, tektarafı atrofi, T1 de azalmış sinyal ve T2
de artmış sinyal intensitesi ile gösterebiliriz. EEG anormalliğinin
tarafında hipokampal atrofi olması en önemi cerrahinin epilepsiyi kontrol
etmesi göstergesi olup bunun sensivitesi % 83 spesifitesi % 93
tür.
Şimdi sağ ile sol arasındaki kualitatif asimetri konusunda ilave
bilgiler vereceğim, fakat hastada iki taraflı olarak atrofi varlığı varsa o
zaman prognoz dahja kötü olacaktır. Hipokampal atrofinin anatomik
yüzeyel modelleme ile yapılan çalışmasında cerrahi sonrasında
nöbetleri devam eden hastalarda aynı taraftaki hipokampusda lateral ve
medial kesimlerde büyük bölgesel variasyonlar olduğu tespit
edilmiş fakat sağ ile sol arasında ise daha az oranda volüm farkı tespit
edilmiş. Bu bulguları altta yatan hangi histopatolojik bulguların verdiği
belirlenememiş olmasına rağmen MTLE de olan muhtemel yapısal değişikliğin bir
göstergesi olarak düşünmektedirler.
Diğer kantitatif
tekniklerde özellikle yüksek T2 relaksometri değeri olması hipokampal
patolojinin göstergesi olarak düşünülmesine rağmen normal T2
değeri olanlarda da bu patolojiler gözlenebilmiştir. Anormal T2 sinyalleri
karşı taraftaki hipokampusda % 30 ila 40 oranında görülmüş olup
bu oran patoloji ile de desteklenmiştir. T2 relaksometri aynı zamanda amigdala
patolojileri için de duyarlıdır.
Single-voxel proton MR spektroskopi
ve MR Spektroskopik görüntüleme (MRSI) MTLE olgularında temporal
lob NAA ile Cholin+Creatinin oranının % 75 oranında düştüğü
gösterilmiş ve doğru lateralizasyon % 55 oranında görülmüş.
MRSI tekniği kullanarak bilateral anormalik olduğu % 45 hastada
gösterilmiştir.
Fonksiyonel görüntüleme daha geniş
histopatoloji göstermiştir. Özellikle nöbetsiz olamayan
hastalarda yapılan FDG PET çalışmaları bu kişilerin çıkarılan
beyin bölgelerinin dışında da anormal alanların varlığı
gösterilmiştir. İktal SPECT çalışmaları da benzer bulgular
göstermiştir. Sonuçta bu yapılan fonksiyonel
görüntüler de fokusun sınırlarının çizilmesinde tam
yardımcı olamamaktadır odağı görüntülemek için daha etkili
ligandlara ihtiyaç vardır.
Görüntülemelerde tek
taraflı hipokampal atrofiyi gösterebilmek en iyi faydalanılan teknik
olmasına rağmen diğer taraftaki patolojiyi veya yayılımını atlayabilir. (şekil
2A). Bazı sınırlı çalışmalarda sadece hipokampal atrofisi olan hastaların
amigdalohipokampal atrofisi olan hastalara oranla daha daha fazla nöbetsiz
oldukları gösterilmiştir. Bu bulgular daha yaygın patolojisi olan
hastaların başarı şansının daha düşük olduğunu gösteren bulguları
desteklemektedir. Hipokampusun dışındaki kortikal malformasyon gibi
patolojilerdeki başarının yüksek olmamasına şaşmamak lazımdır. Voxel-based
MR morphometry çalışmaları hipokampusun dışında daha gizli bir
biçimde kortikal anormallikler olduğunu ve burada kortikal volüm
kaybı gözlenmiş olup cerrahi sonrası dirençli nöbetleri olan
hastalarda daha sık olarak görülmüştür. Epilepsi ile beraber
olan görüntüleme değişiklikleri konusunda fikir birliği yoktur
yani hangisinin nöbet başlangıcı ile hangisinin yayılım ile ilgili olduğu
gibi. Görüntüleme bize bilgi vermek ile beraber hangi hastanın
örneğin standart temporal lobektomiden faydalanıp faydalanmayacağı
konusunda halen yaterli bilgi verememektedir. Hipokampusun ötesinde de
patoloji görmemize rağmen görüntülerden epileptojenik zonun
daha küçükmü yoksa daha büyükmü ayırtekmek
zordur. Nöbetin başlangıcından tam sorumlu olan alanın
görüntüleme ile tam olarak ortaya koymak ilerde cerrahi başarının
MTLE de artmasını sağlayıcı bir faktör olacaktır.
Birçok görüş hipokampal sklerozun (HS) tek bir antite olarak
görmektedir. Buna rağmen yapılan diğer çalışmalar HS da olan
değişiklikleri göstermenin yanında limbik bölgelerde ve beynin diğer
yerlerinde de patoloji olduğunu göstermiştir. MTLE nedeniyle cerrahi
yapılan hastaların çoğunda HS sık olarak saptanmaktadır. Klasik HS
dışında atipik HS, komşu mesial temporal yapılardaki patolojiler, okkült
sekonder patolojiler ve bilateral hipokampal hasar gibi patolojiler de olabilir.
Bu patoloji bulgularının da cerrahi sonuçları etkileyen faktörlerden
olduğu tespit edilmiştir.
Genel olark bakıldığında HS birçok şekilde
tanınmaktadır: (1) klasik HS (CHS) cornu ammonis 1 (CA1) ve hiler bölgede
nöronal kayıp, (2) end foliyum sklerozu (EFS) veya mezial temporal
sklerozis tip 3 (MTS tip 3) de primer olarak nöronal kayıp hiler
bölgededir; ve (3) kaybın saddece CA1 bölgesine sınırladığı durum (MTS
tip 2; şekil 3). EFS ve MTS tip 3 preoperatif tetkiklerde
görünebilme olasılığı daha azdır. Klasik olmayan veya atipik olan HS
da ki olgulatın % 4-10 unu yapar, CHS a göre nöbetsizlik oranı daha
azdır. MTS 3 de nöbetsizlik oranı bir yılda % 25 ila % 28 oranında
değişmektedir buna karşın MTS tip 2 de bu oran % 66 ila % 77 rasında iken CHS da
% 72 ila 84 arasında deişmektedir. Daha ileri grup olan belirgin hipokampal
nöronal kayıbın olmadığı durumda başarı şansı daha da
düşüktür ( % 44-58). Bu çalışmalar patolojik
tiplendirmeninde başarı şansının belirlenmesinde nekadar önemli olduğunu
ortaya koymuştur.
Histopatolojinin yaygınlık dercesinin belirtilmeside
önemli bir husustur. Yapılan postmortem çalışmalar bazı hastalarda
cerrahi sınırın dışında devam ettiği ve bu hastalarda lobektomi sonrasında
nöbetin devam ettiği ifade edilmiştir.
Diğer limbik alanların
nöbete olan katkısı daha az olarak dikkate alınmıştır. Cavanagh ve Meyer
‘diffüz dissemine lezyon’ denilen temporal neokorteksde, unkus,
amigdala ve parahipokampal girusdaki yapıları tutan bir lezyondan bahsetmiştir.
‘mesial temporal lob sklerozu’ (MTS) Ammon’s horn sklerozisi
(AHS) veya HS da içermektedirler.
Amigdalanın limbik nöbette
rol oynadığı belirtilmektedir fakat amigdala patolojik örneğinin
küçük olması ve tam çıkarılamaması bu konuda yorum
yapılmasını zorlaştrmaktadır. TLE li hastalarda elde edilen otopsi
preperatlarında amigdalanın bilateral olarak HS eşlik ettiği
gösterilmiştir. Bir cerrahi seride HS a %88 oranında amigdal patoloji
katıldığı gösterilmiştir. En son yapılan çalışmalar amigdalanın
bazal ve lateral çekirdeklerinde nöronal kayıp ve gliozis olduğu
tespit edilmiştir. Buna ilaveten entorhinal alan ve parahipokampal girusta da
atrofinin olduğunu gösteren nöronal kayıplar olduğu tespit
edilmiştir. Bu alanların patolojisi olguların % 68 ila 17 sinde
görülmektedir.
HS da hernekadar bazı hastalarda bütün
bulgular tektaraflı olduğunu gösterse de bu hastalarda hadise sıklıkla
bilateraldir. Yapılan postmortem çalışmada epilepsili hastaların % 56
sında HS un bilateral olduğu tespit edilmiştir ki bu hastalarda asimetrik
bulgular varmış. Bilateral olarak mossy liflerinin dallara ayrıldıgını
(sprouting) da otopside görmüşler.
Bazı hastalarda hipokampal
skleroza ilaveten tümör, kortikal displazi veya kavernom gibi
patolojilerde olabilir. Bu hastalarda epilepsinin hipokampal sklerozamı yoksa bu
patolojileremi baglı olduğunu araştırmak gerekir HS da bu patolojilere
sekondermi geliştiği tartışma konusudur. Temporal lobda orta düzeyde
displazi ve kortikal malformasyonlu olan hastalarda HS birlikteliği tespit
edilmiştir, fakat bu durumun epifenomen mi yoksa aktif sebep mi olduğu tespit
edilememiştir.
Özet olarak MTLE de çok geniş bir patoloji
spektrumu bulunup bu hastalardaki olan patoloji nekadar karmaşık ve atipik ise
tedaviye yanıtı o kadar az olmaktadır. Bununla beraber bu kadar geniş
değişikliğin ne tür bir nöbet katkısı olabileceği bilinememektedir.
Bazen ikincil fokus da daha sonraları epileptik fokus halini alabilir.
Hayvan modellerinden elde edilen MTLE nöbet fokus bilgileri
Cerrahi ve
kliniko-histopatolojik bilgiler hastalarda sadece bir değişikliğin bu hadiseden
sorumlu tutulmasının yanlış olacağı yönündedir. Hayvan modellerini
birebir insana uygulamak mümkün olmasada buradan edinilen bilgiler
önemli bir yer tutmaktadır.
Bu noktadan nerelere
gidiyoruz?
Evalüasyon esnasında hastalarda iyi lateralizasyon yapıldıysa standart
anterior ve mezial temporal lobektomi hastaların çoğunda nöbetlerin
kesilmesini sağlayacaktır. Ele edilen bilgiler göstermiştirki üniform
bir hastalıkla karşı karşıya değiliz ve tek bir tedavi yönteminin
bütün hastalara uygun olması mümkün görülmemekte.
Şu anda yaptığımız aşağı yukarı sağ veya sol lokalizasyonu ortaya koyup standart
operasyonu yapmaktır. Cerrahi sonuçlarımızı daha iyi hale getirmek
için yapılması gerekeken tabloda özetlenmiş olmasına rağmen bazı
maddelerin uygulanabilirliği şüphelidir (tablo 2). Bazı deliller 4 tesla MR
ile gizli HS olgularının gösterilebildiğini ortaya koymuştur, fakat tam
prospektif çalışmalar konu ile ilgili olarak
yoktur.
Bu konu ilgili gelişmeler teknolojinin gelişmesi ile doğru orantılı olarak olmak
durumundadır.
Kaynak: Mesial Temporal Lobe Epilepsy: How Do We Improve Surgical Outcome? Thom M, Mathern GW, Cross JH, Bertram EH. Ann Neurol 2010;68:424–434